Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülşen Kum, iklim değişikliğinin tetiklediği kuraklığın büyük bir göç dalgasına yol açabileceği uyarısında bulundu. Kum, “Avrupa’nın ilk durağı Türkiye. On milyonlarca insan ülkemize geldiği zaman bunlarla ilgili ne yapacağımız konusunda bir planlama yapmak zorundayız” dedi.

Türkiye Su Stresi Yaşıyor, Su Fakirliği Kapıda
Doç. Dr. Gülşen Kum, Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle farklı fay hatlarına sahip olduğunu ifade ederek, Türkiye’nin neredeyse tamamında deprem riski yaratan büyük kırılma hatlarının olduğunu belirtti. Kuraklığın da en az deprem kadar Türkiye’nin bir gerçeği olduğunu kaydeden Kum, kişi başına düşen su miktarının azaldığını vurguladı.
“Türkiye kuraklık açısından çok kritik bir noktada diyebiliriz. Şu anda su kıtlığı yaşayan bir ülkeyiz. Nüfusla bağlantılı olarak da su sıkıntısı yaşıyoruz ama iklim değişikliğiyle birlikte bu miktar giderek azalacak. Özellikle kişi başına düşen su miktarı giderek azalıyor. Bu da beraberinde suya olan talebin artması anlamına geliyor” diyen Kum, tarımda yüzde 77 oranında su kullanıldığına dikkat çekti.

“Su Stresi Yaşayan Ülkelerden Biriyiz”
İklim değişikliğinin etkilerini göstermesiyle su fakiri ülkeler arasına Türkiye’nin de girebileceğini belirten Doç. Dr. Kum, şunları söyledi:
“Özellikle bu sene için yaz yağışlarını değerlendirdiğimizde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeyiz onun üzerinden ilerleyelim. 13 milimetre 18 milimetre yağış görülürken bu yaz 3 milimetre yağış görüldü. 3 milimetre oldukça düşük. Hem İç Anadolu’da hem de Güneydoğu’da sıkıntılarını çok ciddi yaşıyoruz. Bu anlamda 2024 daha kötüydü. Dolayısıyla başımıza gelecek bir iş var. Başımıza gelecek bir felaket var.”
Kum, şu an kişi başına düşen su miktarının 1246 milimetre gibi bir rakama indiğini belirterek, “Bu şu anlama gelir. Su stresi yaşayan ülkelerden biriyiz” ifadelerini kullandı.

Tarımda Ekim Tarihleri Değişiyor, Gıda Güvenliği Riski
Tarımda gıda arzıyla ilgili, ekim tarihlerinin değişmesiyle ilgili durumlarla karşılaşıldığını ve bunların temelinde ise sıcaklık artışı, yağışın azalışı, buharlaşmanın artması, nem azlığı, rüzgarın artması gibi durumların yer aldığını ifade eden Doç. Dr. Kum, bu durumun gıda azlığını ve ekonomik bazı sıkıntıları tetikleyeceğini belirtti.
“Kuraklık aslında kendini hissettirmeye başladı. Tabii ki yan etkiler de var. Yani suyu hala vahşi sulama yöntemiyle kullanırsak, tüketim alışkanlıklarımızda birtakım değişiklikler yapmazsak beraberinde özellikle tarımda ürün desenlerimizi değiştirmezsek daha karlı ürünlere yönelirsek bu sorunlar daha ciddi ve daha hızlı bir şekilde kendini gösterecektir” diyen Kum, sıcak hava dalgalarının artması ve ekoloji problemlerinin yaşandığını söyledi.

“Avrupa’ya Göçün İlk Durağı Türkiye Olacak”
Doç. Dr. Gülşen Kum, suya ulaşamayınca insanlarda bir süre sonra göç etmeye isteği doğacağını ve göçe zorlanacaklarını, Avrupa’ya göçün başlayabileceğini, Türkiye’nin güzergah üzerinde olduğunu ve bununla ilgili önlem alınması gerektiğini ifade etti.
Kum, sözlerini şöyle tamamladı:
“Şöyle ki özellikle güvenlik anlamında düşünürsek Türkiye’de hem gıda arzı, gıda güvenliği anlamında söyleyebiliriz bunu. Hem de tabii ki iklime bağlı olarak yaşanacak göçlerle ilgili söyleyebiliriz ki bu son aşamada artık bunları hissetmeye başlayacağız demektir. 2050’lere kadar yapılan senaryo çalışmalarına göre iklimsel birtakım yağış azlığı ve sıcaklık artışına bağlı olarak dünyanın genelinde bazı problemler olacak.”
“Tabi şanslı olan yerler de var ama şanssız olan yerlerde özellikle de baktığımız zaman Güneydoğu Asya ülkelerinde örneğin Pakistan gibi ülkelerde su kıtlığı öncesinde seller, taşkınlarla uğraşacaklar. Sonrasında tabii ki Himalayalardaki kar erimelerine bağlı olarak suya ulaşamamaya neden olacak. Bu ülkeler için özellikle bu kaynaklar oldukça önemli. Suya ulaşamayınca buradaki insanlarda bir süre sonra göç etmeye isteği doğacak. Göçe zorlanacaklar ve göç etmek istedikleri zamanda gitmek istedikleri yer Avrupa. Biz de tabi ki Avrupa güzergahında olduğumuz için bir süre sonra kapılarımızda bu insanlarla karşılaşacağız. On milyonlarca insan ülkemize geldiği zaman bunlarla ilgili ne yapacağımız konusunda bir planlama yapmak zorundayız.”





